Kayıptı aşkın akorları
Yitti senfoni sonsuza kadar
Son uzun metrajlı hüzündü bu
Senaristte olmalıydı
Son sahnede
Sırf komedi olsun diye
Nehir yatakları doldu
Gözyaşlarıyla
Kavuşmak içindi bütün akıntılar
Tanrının gözyaşlarına
Bize kodlanan yaşam vardı
Üzerine yazılan farklı
Suç beklide
Kaplumbağadaydı
Ol demişler
Ne olursan ol
Ama olma
İki mavi arasında martı
Hapsedilmişti çamura
Foton kuşağı insanları
Dönmeli artık bu devran
Yakmayın artık kibrit
Sonumuz hüsran
Bin yıllar sonra şans gülmüştü
Jokere
Kupa papazını seçmişti
Kendi kaderiyle
Yetmedi gücü 3’lü koalisyona
Döndü tekrar
Renkli geçmişine
Fausto kadar asil olamadı siyahım
Öldü bir çocuk zamansız
İnek kubbenin altında
3 olmak yormuş olmalıydı onu
İhanet etmemenin bedeli olarak
En az Bay K.’nın ki kadar
Görüldü davamız
Davalımıydık , yargıçmı?
Savcımıydık , Juri mi?
Hesabımız kalmadı ahrete
Karar hapisti.
Yaradan emretmişti nefsi öldürmeyi
Mezara girmeden
Neden hain oldu Nihilistler ?
Bir şey bilmeden
Korkuyordum
Feragat etmeye
Benim için seçilen seçeneklerden
Birinden
Korkmuyorum artık
Ne seçenek kaldı
Ne ben!
Hangi mavi daha gerçekti
Denizin dibindeki mi?
Yoksa gökyüzünde olanımı
Bu karışımın neticesi miydi
Şeytana melek yakıştırması
Yehudadandı İsa’nın şöhreti
Kaderini yaşadı
Onun için suçladılar garibi
İsadan daha çok çekti
Aldı İsa tahtı elinden
Yaşadıklarımız geri çekiyordu bizi
Hayallerimiz ileri
Zaman yok diyordu akıl kuantum var
3 olduk
5 kadar deliydik
7 olamayacak kadar yaralı
Ama 14 sorumluluğu vardı
Sonumuz 8 olsa da.
Yazılan mıydı doğru olan
Okunan mı?
Yoksa okur yazar olmamak mı
Püf nokta olan.
Kan-Ada
Kanad-A
Jonathan ( Livingstone )
Taşırdı karga kanı
Çiftçiden olur mu hiç
Balık avcısı
Fakirin ekmeğiydi onur
Tanrısal olan
Yediler onu hemen önce
Akşam ezanından
3,14 tü Hayat
3 Hikâye 14 iki yarım
7 si gökte
7 si yeraltında
Küsuratı bulabilen
Kalamaz bu yer saltanatında
Vardı fark
Akılla kurnazlık arasında
Bir bardak suyla, okyanus arasında
O kadar büyük fark olmasa da
Biz ölüler uyanınca,
Görürler yaşayanlar yaşamadıklarını
Oluruz biraz
Halüsinasyonel
Biraz paranoid
Biraz şizofren
Biraz biz!
Yürüyordu karşıya
Çok miktarda hayal kırıklıkları
Battı ayağına,
Dayanamadı acıya
Uçarak geçti karşıya
Görev alınmıştı
Dil Matematik
Yalancıydı Matematik
Ya da görev imkânsızdı.
Körfezde bekler
Beyazlı adamlar
Beyaz gelini
Siyah damattan
Ayırırlar
Zambak
Tanrıların çiçeği
Şimdi şizofrenlere
İlaç
Lily Marlen açamadı
Cohen’e kucak
Hapis
Ayçiçeği
İyi insan
Ağır ceza.
Buzdan heykel
Yansıtırdı
Aşk Ateşini
Cehennemsel olan.
Denize girdim
Çıktım
Tansiyonum yükseldi
Tuzdandır dedi Doktor
Tuzdan.
Ölüm Meleğine,
İyilik Meleği olmayı
Öğrettiler
Küçükken
Büyüdü
Şizofren oldu.
Yakındı
Kötü hasat mevsimi
Çiftçiler yorgun
Halk perişan
Oku dedi
YARADAN
Ayıramadı insan
İnsan Kelamını
Allah Kelamından!!!
Ayıranların ise,
Yaptığı baştan HARAM!!!
Bilbo's Last Song
Day is ended, dim my eyes,
but journey long before me lies.
Farewell, friends! I hear the call.
The ship's beside the stony wall.
Foam is white and waves are grey;
beyond the sunset leads my way.
Foam is salt, the wind is free;
I hear the rising of the Sea.
Farewell, friends! The sails are set,
the wind is east, the moorings fret.
Shadows long before me lie,
beneath the ever-bending sky,
but islands lie behind the Sun
that I shall raise ere all is done;
lands there are to west of West,
where night is quiet and sleep is rest.
Guided by the Lonely Star,
beyond the utmost harbour-bar,
I'll find the heavens fair and free,
and beaches of the Starlit Sea.
Ship, my ship! I seek the West,
and fields and mountains ever blest.
Farewell to Middle-earth at last.
I see the Star above my mast!
-- J. R. R. Tolkien
Kusur; içine menfaat ve şerefsizlik karıştırılmadığı sürece, kusur değildir!!!
Kan – Ar -Ya
Ka – Nar – Ya ( 14, mr. K - Kafka)
Kan – Arya
Kanar – Ya
( Yehovalar'a )
Gökyüzü kullanır bir dil
Naçar Kalır
Da Vinci
Ne yapsın
Melez Çiftçi
Tümden geldik
Varırken tüme
Çıkıverdi
Sİyah kuğu
Etti işimizin içine!
Geldi beşinci mevsim
Bu mevsimde gökkuşağı
Görünür yağmurdan önce
Düşer kuru yapraklar
Baharın eşiğinde
Kaderi
Camın buğusuna
Kazır şair
Kül vakti
Hüznün eflatununu
Topladı damar
Atmak için
Ölü toprağını
Gördüm
Gölgeler kaydı yaprağın üstünde; gördüm yüzünde yakamozu çemberin dışında beni bekleyenin, sessiz ve ıslak. Sana kurduğum cümleler giyinirdi, satırlar soğumasın diye, kan dolu ırmaklarda kutsandım. Kalbine giden sayısız basamak vardı, nasıl çıkacağımı bulamadım.
Sustum
Başlangıçta sessizdi her şey. Sonunda da sessiz olacaktı. Ne olduysa aradaki ütopik yolculukta oldu. Zimmetime geçirdim sessizliği kendi varlığıma müsamaha göstermeden. İnkârların en erdemlisiydi susuş. Yehuda kadar sustum.
Ağladım
Örter bazı acıları ağlamak. Ya zayıftım gözyaşlarımı gösterirken ya da zayıflığımı göstermekten çekinmeyecek kadar güçlü. Ağladı bebekler varoluşun acısını tattıkları ilk saniye. Sonbaharda doğanın yeniden dirilmek üzere olan ölümüne ağladı yapraklar. Tanrı gözyaşlarından yaratmıştı okyanusu. Nehirler kadar ağladım.
Duruldum
Gidiyorum ben, avucumda kırık kokun, cebimde senden kalma küçük tatlı anılar. Sarhoş çiçekler ve sen, kâfiydiniz yağmurun ipinde asılmak istemine. Ezip geçmek zordur ya yaşananları. Ezmek istemememdendir yaşama kayıtsızlığım. Durgun su gibi.
Gülümsedim
Küçük bir kız çocuğu gördüm, annesinin kulağına fısıldıyordu isteklerini utangaç bir biçimde. Fısıltısındaki gülümseyişine hayran kaldım. Gülümsedim.